The Blood of Dawnwalker: Büyük Vaatlerde Bulunan RPG, Hayranlarını Hem Heyecanlandırıyor Hem de Endişelendiriyor
- 25 Kas
- 2 dakikada okunur

Yaklaşan aksiyon-RPG The Blood of Dawnwalker, yeni röportajlarla birlikte yeniden gündemde. Oyunun yönetmeni Konrad Tomaskiewicz, Eurogamer’a verdiği son demeçte yapım hakkında önemli detaylar paylaştı. Tomaskiewicz’in daha önce The Witcher 3 üzerinde çalışmış olması beklentileri yükseltirken, topluluk tepkileri ise temkinli bir iyimserlikte kalıyor. Oyunun gündüz/gece güç değişimleri, açık dünya yaklaşımı, hatta bazı yönleriyle The Legend of Zelda serisine yapılan benzetmeler, RPG tutkunları arasında büyük bir merak oluşturmuş durumda. Ancak oyuncuların kafasını kurcalayan bazı tasarım endişeleri de yok değil.
Hem İnsan Hem Vampir: 30 Gün – 30 Gece İçinde Aileni Kurtarma Yarışı
The Blood of Dawnwalker’ın temeli oldukça ilgi çekici bir hikâyeye dayanıyor. Oyuncu:
Yarı insan, yarı vampir bir karakteri yönetiyor,
Kenti ele geçiren güçlü vampir lordunun düzenini bozmak için mücadele ediyor,
Esir alınan ailesini kurtarmak için 30 gün ve 30 gece gibi sert bir zaman limitiyle karşı karşıya kalıyor.
Bu yapı, hem güçlü bir dramatik gerilim yaratıyor hem de oynanışa belirgin bir stratejik katman ekliyor. Oyuncu yaptığı her eylemin kaç saat harcayacağını karar vermeden önce görebiliyor — bu da zaman yönetimini oyunun en kritik unsurlarından biri hâline getiriyor.
Gündüz İnsan, Gece Vampir: İki Farklı Güç Seti
Oyun boyunca:
30 gün boyunca insan,
30 gece boyunca vampir olarak oynuyorsunuz. Bu iki formun tamamen farklı yeteneklere sahip olması, oyuncuyu tek bir oyun tarzına saplanmaktan alıkoyuyor. Zaman zaman insan becerilerinden, zaman zaman vampir güçlerinden faydalanmak gerekiyor. Bu çift taraflı tasarım birçok oyuncu tarafından “son derece potansiyelli” bulunuyor.
Reddit’te en çok beğeni alan yorumlardan biri bu tasarımı şöyle özetliyor:
“Bu sistem, ludonarrative dissonance’ı çok iyi çözüyor. Ana hikâyenin aciliyetine rağmen yan görev yapmanın saçma hissettirmesini engelliyor. Yan görevler artık karakterin ailesini kurtarmak için ihtiyaç duyduğu hazırlığın bir parçasına dönüşüyor.”
Zelda ve The Witcher gibi büyük RPG’lerde sıkça eleştirilen bu “yan görev – acil ana hikâye” çelişkisi, bu oyunda akıllıca ele alınmış gibi görünüyor.
Ana Görev Yok: Tam Özgürlük Herkesi Memnun Etmeyebilir
Tomaskiewicz’in “Oyunda ana görev yok” açıklaması büyük merak uyandırdı. Oyuncu isterse:
Daha ilk dakikada gidip ana düşmanla savaşabiliyor,
Ya da önce dünyayı gezip kendini güçlendirmeyi tercih edebiliyor.
Bu yaklaşım, birçok oyuncuya Breath of the Wild’ı hatırlattı. Ancak bazı oyuncular bu özgürlüğün beraberinde senaryo kalitesinde zayıflama riski getirebileceğinden endişeli.
Bir Reddit kullanıcısı şöyle diyor:
“Özgürlük güzel ama hikâyenin kalitesi bundan etkilenmesin. Kötü yazılmış bir senaryo her şeyi bozar.”
Zaman Limiti Herkes İçin Cezbedici Değil
Her ne kadar zaman limiti oyunu daha “amaç odaklı” ve “dramatik” kılsa da, bazı RPG oyuncuları bu tür yapıları pek sevmiyor.
Bir başka kullanıcı şu yorumu yapmış:
“Zaman limiti koyulan oyunları genelde daha az seviyorum. Tek kişilik oyunları kendi tempomda oynamayı isterim, sürekli acele ettirilmek hoşuma gitmiyor.”
Bu da oyunun geniş kitlelere hitap ederken karşılaşabileceği potansiyel bir zorluk.
Büyük Bir Vizyon, Zor Bir Yolculuk
Tüm bu fikirler, The Blood of Dawnwalker’ın son derece ambitious (iddialı) bir RPG olduğunu açıkça gösteriyor. Açık dünya tasarımı, çift form sistemi, sıkı zaman sınırı ve tamamen özgür ilerleyiş fikri… Hepsi tek başına çok güçlü, ama birlikte nasıl çalışacakları hâlâ büyük bir soru işareti.
Yine de Tomaskiewicz’in geçmişi, Rebel Wolves’un yeni bir stüdyo olarak enerjisi ve topluluk tarafından gelen olumlu yorumlar, oyuna olan ilgiyi diri tutuyor.
The Blood of Dawnwalker’ın çıkışı 2026 yılı için planlanıyor. Yani bekleyiş çok uzun olmayacak.









Yorumlar