Apple ve Google, Yeni Özellikleri Türkiye'ye Neden Getirmiyor?
- 13 dakika önce
- 2 dakikada okunur

Teknoloji dünyasını yakından takip eden herkesin, özellikle büyük lansman dönemlerinde yaşadığı o buruk anı bilirsiniz. Apple, Google veya Microsoft sahneye çıkar, devrimsel bir yapay zeka özelliğini veya hayatı kolaylaştıran bir ödeme sistemini tanıtır. Heyecanla ekran başında beklerken, o malum alt yazı geçer: "Sadece ABD, İngiltere ve seçili ülkelerde."
Peki ama neden? 85 milyonluk genç ve teknolojiye aç bir nüfusa sahip Türkiye, neden haritada mikroskopla zor görünen 5.000 nüfuslu bir ada ülkesinden daha sonra hizmet alıyor? Bu sorunun cevabı sandığınızdan çok daha derin ve karmaşık. Gelin, bu "teknolojik rötarın" perde arkasına bakalım.
1. Dil Bariyeri: Türkçe'nin Zorlu Yapısı
En belirgin ve teknik nedenlerin başında dil bariyeri geliyor. İngilizce konuşan 5.000 nüfuslu bir Karayip ülkesi, teknoloji devleri için "hazır pazar"dır. Çünkü ekstra bir yerelleştirme çalışmasına gerek yoktur. Ancak Türkiye söz konusu olduğunda işler değişiyor.
Özellikle son dönemde hayatımıza giren üretken yapay zeka modelleri (Generative AI) için Türkçe, oldukça "terletici" bir dil.
Sondan Eklemeli Yapı: Türkçe'nin gramer yapısı, İngilizce gibi dillerden tamamen farklıdır. Bir kelimenin köküne eklenen eklerle anlam tamamen değişebilir.
Bağlam Sorunu: Yapay zeka modellerinin sadece komut alması yetmez; bağlamı anlaması, ironiyi çözmesi ve doğal bir metin üretmesi gerekir.
Bu modelleri Türkçe'ye uyarlamak, şirketler için ciddi bir AR-GE ve zaman maliyeti demektir. Bu yüzden öncelik her zaman İngilizce, İspanyolca veya Japonca gibi veri setinin daha geniş olduğu dillere verilir.
2. Yasal Düzenlemeler ve "Veri" Savaşları
İşin belki de en can sıkıcı ama en belirleyici kısmı burası: Bürokrasi ve Regülasyonlar.
Kullanıcılar olarak yıllardır "Neden Apple Pay yok?" veya "Neden Google Haritalar'ın tüm özellikleri çalışmıyor?"diye soruyoruz. Bunun ana sebebi, Türkiye'nin uyguladığı veri yerelleştirme politikalarıdır.
Türkiye'deki yasal düzenlemeler (özellikle BDDK ve KVKK kapsamındaki maddeler), vatandaşların finansal ve kişisel verilerinin Türkiye sınırları içerisindeki sunucularda tutulmasını talep eder. Global bir şirket için bu şu anlama gelir:
Sadece Türkiye için özel veri merkezi kurmak.
Yerel ödeme altyapılarıyla tek tek anlaşma sağlamak.
Global standartlarının dışına çıkıp, ülkeye özel bir hukuki altyapı inşa etmek.
5.000 kişilik bir ülkede uluslararası bankacılık standartlarıyla tek tuşla açılabilen bir özellik, Türkiye'de aylar, hatta yıllar süren pazarlıklar ve milyonlarca dolarlık altyapı yatırımı gerektirebilir. Şirketler de bu maliyet/fayda dengesini gözeterek süreci ağırdan alabiliyorlar.
3. Ekonomik Stratejiler: Duygusal Değil, Ticari Kararlar

Teknoloji devleri günün sonunda kâr amacı güden ticari kuruluşlardır. Burada devreye acımasız ekonomik stratejilergiriyor.
Türkiye'de cihaz satış rakamları (iPhone, Android telefonlar vb.) oldukça yüksek olsa da, şirketler "Servislerden ne kadar kazanıyoruz?" sorusuna odaklanır. Yüksek döviz kurları ve alım gücündeki dalgalanmalar nedeniyle, ücretli abonelik servisleri (YouTube Premium, iCloud+, Apple Arcade vb.) veya uygulama içi satın alımlar, diğer ülkelere kıyasla daha düşük bir kârlılık oranı sunabilir.
Eğer bir pazar, şirkete donanım dışında yazılım ve servis tarafında yeterli "Average Revenue Per User" (Kullanıcı Başına Ortalama Gelir) sağlamıyorsa, o pazar yeni özellikleri getirmek konusunda öncelik listesinin altlarına düşebilir.
Sonuç: Umut Var mı?
Özetle; Apple, Google veya Microsoft'un Türkiye'ye karşı özel bir tutumu yok. Durum tamamen teknik zorluklar (dil), yasal zorunluluklar (veri güvenliği) ve stratejik önceliklerin birleşiminden ibaret.
Teknoloji dünyası hızla değişiyor ve Türkiye pazarı, görmezden gelinemeyecek kadar büyük ve dinamik bir potansiyele sahip. Yerel düzenlemeler ile global şirketlerin orta yolu bulması ve yapay zeka modellerinin Türkçe'yi daha iyi öğrenmesiyle, bu özelliklerin ülkemize geliş hızının artacağını umuyoruz.








